1973’de bugün, şartlı tahliye ile salınan eski bir hükümlü, İsveç’in en büyük bankalarından bir tanesini soymak için Stockholm’deki şubesine girdi. Başarısızlık ile sonuçlanan ve 4 banka çalışanının 6 gün boyunca rehin alındığı bu soygun girişimi sonrasında, rehin tutulanların hiç birisi soyguncu Erik’e karşı olumsuz ifade vermek istemedi, aksine onun için para toplama kampanyası düzenledi.
Daha sonra “Stockholm Sendromu” olarak adlandırılan bu davranışın, rehin alma vakalarının %8’inde görüldüğü FBI tarafından tespit edilmiş.
Stockholm sendromunun sadece “rehin” vakalarında görülmesi eksik kalıyor. İş hayatında da benzer davranış biçimleri sergilenmiyor mu?
“Rehine(ler): çalışanlar, takımlar” ve “Rehin alan: Yönetici” ile iş hayatınızda hiç karşılaşmadınız mı? Yöneticisinin bütün “fikir”lerine inanan, en doğrusunun onun aldığı kararlar olduğunu düşünen bir dolu insan ve bu insanlardan güç alarak, kendi -mükemmel- fikirlerine daha da inanan başka insanlar. (yöneticiler)
Rehin alınma durumunda, “can güvenliği ve hayatta kalma dürtüsü” gibi duygular bu sendroma sebep olabilirken, iş hayatındaki tehditkar, toleranssız yöneticilerin mobbing uygulamaları, çalışanların sürekli itaatına ve karşı koyamamasına sebep olabilmekte.
Sürekli -uyum- içinde alınan kararlar, takım olarak iş konusunda hiç farklı bir fikrin ortaya çıkmaması ve -lider- dışındakilerin işe hiç bir katkı sağlamamaları, bu sendromun iş yerindeki bir kaç öncü belirtisi olabilir.
Ne Rehin alan olun, ne de rehin alınan 😀
Herkese selamlar…